Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen İstanbul Barosu başkanlık seçiminde, Baro’ya kayıtlı 26 binden fazla avukat, 131 sandıkta oy kullandı. Seçimi, Evvel Unsur Çağdaş Avukatlar Kümesi’nin adayı Avukat Mehmet Durakoğlu kazandı.

Mehmet Durakoğlu, üçüncü periyoduna ait birinci açıklamasını Cumhuriyet TV’ye yaptı.

Durakoğlu’nun sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:

– Yeni periyotta gerçekleştirmeyi hedeflediğiniz yenilikler neler olacak?

”Önümüzdeki periyotla ilgili, ben genel heyete giderken de bir açıklama yapmıştım. Bilhassa geriye dönük olarak yaşadıklarımızın sorgusu yapılırken, buradan bir ileti verilmesi gerektiğini anlatmaya çalışmıştım. Söylemeye çalıştığım ileti bilhassa çoklu baroların kuruluşuna ait bir reaksiyonun ortaya konulmasıydı. Bu reaksiyonun bildirisinin gereğince verildiğini düşünüyorum. Savunma hakları olarak avukatların elinden alınan hakların bilhassa sorgulanması gerektiğini ve buna ait bir bildirinin Ankara’ya verilmesi gerektiğini düşünüyordum. Bu bildirinin da verildiğini gördüm. Önümüzdeki periyoda ait olarak da, siyasetin her iki kutbun da Türkiye’de bir anayasa çalışması yapılıyor olmasının, İstanbul Barosu açısından çok kıymetli olduğu, münasebetiyle bu devirde bu çalışmaların tabir ettiği manası bizim kavrayarak yürümemiz gerektiği, buna seyirci kalamayacağımız, bilhassa de parlamenter sisteme dönüşle ilgili olarak, dünyanın en büyük hukuk kurumlarından birisi olarak buna katkı vermesi gerektiğini söylemiştim. Meslektaşlarımın bu telaffuzlara teveccüh etmek suretiyle bu noktaya gelmiş olmaları, bizim kâfi iletisi vermiş olmamızı anlatıyor.”

– Baronun yaklaşık yarısı neden oy kullanmadı?

”Bu daima bu türlü oldu. İstanbul Barosu tarihinde iştirak oranı hiçbir vakit yüzde 75 olmadı. Pandemi ortamı içerisinde, bu kadar büyük bir baroda bizim için beklenen iştirak oranı yüzde 60lardaydı. Yüzde elliden biraz fazla bir iştirak gerçekleşti. Bunu doğal kabul etmek lazım. Pandemi ortamında bu iştiraki sağlayabilmek, neredeyse 26 bin meslektaşımızı üstelik kapalı sayılan bir ortama sokabilmek bir riskti. Bu riski görmeyen meslektaşlarımıza rastgele bir kusur izah edemem.”

”BOMBALANIYORUZ”

– Açıklamanızda ‘omurga sahibi olmak gerekir’ cümlesini kullandınız. Burada ne demek istediniz?

”Zaman vakit İstanbul Barosu’nun Türkiye’nin kalelerinden biri olduğu söylenir. Sahiden ben de buna katılıyorum. ‘Kimi kime karşı koruyorsunuz?’ denilebilir. Gördük ki son periyot içerisinde barolar kale olmak durumunda. Zira bombalanıyoruz. İkinci baro ile bombalanıyoruz mesela. Yeri geldiğinde ‘Siz siyaset yapıyorsunuz’ diye bombalıyorlar bizi. Siyasal iktidardan gelen bir baskı kelam konusu, bu baskı karşısında kendimizi korumak zorundayız. Bu omurga bizim açımızdan, kendi grubum açısından söylüyorum: Bilhassa cumhuriyet prensipleri ve Atatürk ihtilallerinden neşet eden bir anlayışın ortaya konulmasıdır. Ben buna kendi omurgam olarak bakıyorum. Sonuç prestijiyle bu türlü bir omurgalıktan bahsettim. Seçimi kazandıktan sonra yaptığım açıklamalarla ilgili kimi spekülasyonlar yapılıyor. Bu sözümün çabucak gerisinden da, burada Mustafa Kemal’den bahsediyorsak şayet, yani onun bir muvaffakiyetinden Atatürkçülerin muvaffakiyetinden bahsediyorsak şayet, işte bu omurgadandır demeye çalıştım. Kimseyi omurgasızlıkla suçlamadım. Kendi omurgamı açıklamak durumundayım ve bunu açıklamaya çalıştım.”

”GENÇ MESLEKTAŞLARIMIZIN ÇOK ÖNEMLİ SORUNLARI VAR”

– Genç meslektaşlarla ilgili büyük sorunların olduğundan bahsettiniz. Bu sorunlar neler ve sizin tahlil tekniğiniz ne olacak?

”İstanbul Barosu evvelki genel konseyinden bu genel şuraya kadar geçen mühlet içerisinde 13 bin yeni avukatı levhasına kaydetti. Bir İzmir Barosu kadar büyüdü. Bu muhtaçlığı tabir eden bir büyüme sayısı değil. Gereksinimin tabiri olmadığı için bu kadar büyük büyümenin ortaya çıkardığı, bilhassa genç meslektaşların üzerinde büyük meseleler var. Genç meslektaşlarımızın çok önemli ekonomik, toplumsal sorunları var. Münasebetiyle bu sorunları çözebilmemiz gerekiyor. Lakin elimizdeki imkanlar, yasanın eksikliği, yaşadığımız pandemi sürecinin buna olan katkısı, yapabileceklerimizin mevzuat olarak son derece sonlu olması, dayanışma hislerini tabir edebilecek düzeneklerin çalışmamış, çalışamıyor olması bu meslektaşlarımızın güya baronun daha da yapabilecekleri var da, yapmıyormuş üzere bir duyguya sürükleniyor. Bütün bunları aşabileceğimiz bir noktaya gelebilmemiz gerekiyor. İdare olarak sırtımızda yumurta küfesi taşıdığımız için, o yumurtaların tamamını korumak zorundayız. Karşımıza çıkan ve baro yönetme savında bulunan meslektaşlarımızın sırtında yumurta küfesi olmadığı için daha rahat konuşabiliyorlar. Daha rahat vaatlerde bulunabiliyorlar. Çözülebilir, çözülemez her türlü şeyi söyleyebiliyorlar. Bu da farklı bir sonuç yaratıyor. Münasebetiyle bizim genç meslektaşlarımızın içinde bulunduğu pozisyonu çözebilecek olduğumuzun en hudut noktasına gelerek çözmek, çözemeyeceklerimiz de onlara açık yüreklilikle anlatmak üzere bir tablo içerisindeyiz. Bütün bunlarla, bir yandan da, bilhassa de demin anlatmaya çalıştığım bu eksikliklerin giderilmesi bakımından yasal değişikliklerin yapılmasını sağlamamız gerekiyor. Bu nedenle, bu periyot içerisinde bu türlü bir çalışma bizim için mecburî hale geldi.”

Kameraman: İsmail Bayraktar

Cumhuriyet