EVVEL DİYECEK Kİ ‘EVET YANLIŞ YAPTIK

“Biz bu iktidara daima ne dedik? ‘Eğer meseleler varsa, bu sıkıntıları inkâr ederek, yok sayarak çözemezsiniz’ dedik. ‘Hayat pahalılığını inkâr ederseniz, hayat pahalılığıyla baş edemezsiniz’ dedik. Evvel hastalığı bir kabul edin. ‘Ben hastayım, evet ekonomimiz hasta’ deyin. Hastalığı teşhis edin ki gerçek tedaviyi uygulayın. Bunlar hastalığı inkâr ediyor. ‘Problem yok’ diyor. ‘Millet hayatından memnun’ diyor. Sayın Erdoğan’a bakarsak her şey güllük gülistanlık. Sorunu görmüyorsa, insanlarımızın yaşadığı bu işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı problemlerini inkâr ediyorsa bu sıkıntıları artık çözmesi mümkün değil. Evvel diyecek ki ‘Evet yanlış yaptık. Bu ülkede hem faizi arttırdık hem kuru arttırdık hem enflasyonu arttırdık. Beceremedik, yapamadık, sorunu görüyoruz’. Ondan sonra da ‘Çözmeye çalışacağız’ dese tahminen millet inanacak. Fakat inkâr ediyor hepsini, ‘Sorunu yok’ diyor. Lisanımızda tüy bitti, fakat bir türlü anlamadılar.

“SENİN ARTTIRDIĞIN FAHİŞ FİYATLARLA KİM GAYRET EDECEK?”

Makarnaya yüzde 88, süte yüzde 99, doğal gaza yüzde 89, elektriğe yüzde 99 artırım yapıldı. Kendi belirlediği fiyatlara yüzde 80, 90 artırım yapıyor. Hatta tarımda kullanılan elektriğin fiyatı yüzde 168 arttı. Sonra ‘Fahiş fiyatlarla çaba edeceğim’ diyor. Pekala senin arttırdığın fahiş fiyatlarla kim çaba edecek? Artık Cumhurbaşkanı’na, Sayın Erdoğan’a sesleniyorum, benim bunları söylemem gerekiyor: Siz, her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir hayal dünyasını insanlara anlatıp duruyorsunuz. Ben, sizi hakikate davet etmek istiyorum. Hakikat çarşıda, pazarda, markette.

İPE SAPA GELMEZ İKTİSAT POLİTİKALARI”

Taraflı Cumhurbaşkanı olduğunuz ülkede, bir yandan lüks araba satışları rekor kırarken öteki yandan emekliye ayrılmış vatandaşlarımız, emeği ile çalışan emekçilerimiz, ikinci el araba almayı artık hayatı boyunca mümkün görmüyor. Sizler israf içinde yüzerken emeğiyle geçinmeye çalışanlar için aylık kirasını dahi ödemek büyük bir sorun bu ülkede. Bunu görmüyor musunuz? Kirasıydı, elektriğiydi, ısınma sarfiyatı, çocuğun okul masrafıydı derken beşerler ay sonunu getiremiyor. Beşerler temel muhtaçlıklarını karşılamakta büyük zahmet çekiyor. İpe sapa gelmez iktisat siyasetleri yüzünden kimi vatandaşlarımız, kişi başı günlük 20 liranın, 30 liranın altında bir gelirle geçinmeye çalışıyor bu ülkede.

“İKTİDAR, MESAİSİNİ YOKSULLUĞA KARŞI ÇABAYA HARCAMIYOR”

Vatandaş borca batmış durumda. Borç, artık borçla da dönmüyor. Bütün bir ülke depresyonda. Kimsenin yüzü gülmüyor. İşsizlik aldı başını gitti. Beşerler minimum fiyatın bile altında maaşa razı bir formda işler arıyor. Çok sayıda vatandaşımız kayıt dışı çalışıyor. Çalışanların yevmiyeleri, enflasyon karşısında daima eriyor. Tencereler kaynamıyor, mutfaklar adeta yangın yeri. Tüm bunlar Türkiye’nin gerçekleri. Sayın Erdoğan’ın görmediği, konuşmadığı gerçekler bunlar. Bakın bu iktidar, mesaisini yoksulluğa karşı uğraşa harcamıyor, yoksulluk üzerinden oy devşirmeye çalışıyor.

“EŞİT VATANDAŞLIK İÇİN BURADAYIZ”

Biz, bu toprakları hürmetin, sevginin ve barışın diyarı yapmakta kararlıyız. Bu ülkenin tüm insanları eşittir. Bu ülkenin tüm insanları birinci sınıf vatandaşımızdır. Biz, tüm hak ve özgürlüklerin garantisi olmak ismine yola çıkmış bir siyasi hareketiz. Biz, eşit vatandaşlık için buradayız. Türkiye’de yaşayan her bir ferdin kendisini bu ülkenin haysiyetli ve eşit vatandaşı olarak hissetmesi için, o denli yaşaması için buradayız.

KÜRTÇE AÇIKLAMASI

Şu anda ülkemizde geniş çapta maalesef gördüğümüz bu ayrımcı uygulamaları sahiden gördükçe içimiz parçalanıyor. Geçtiğimiz hafta TBMM’de bir haber ortaya çıktı. Anlık çeviri hizmetleriyle ile ilgili Meclis’te bir çalışma var. Dört tane lisana çevriliyor. İngilizce, Arapça, Rusça ve Fransızca. Bu listede bir eksik var. Türkiye’de en çok konuşulan ikinci lisan, Kürtçe yok. Artık diyebilirler ki ‘Kürtçe yabancı lisan değil ki bu toprakların dili’. Bu türlü diyorlarsa eyvallah, amenna. Fakat o vakit Meclis kürsüsünde ya da Meclis’te sandalyelerde oturan milletvekillerinden Kürtçe konuşan arkadaşlarımız olduğu vakit tutanaklara siz niye ‘bilinmeyen bir dil’ diye yazıyorsunuz? Kürtçe bu toprakların has diliyse niye ‘bilinmeyen dil’ diye diyorsunuz TBMM’nin tutanaklarına, zabıtlarına? Şayet ‘bilinmeyen dil’ ise hiç olmazsa şöyle bir çevirisini, çevirisini yapın da ne olduğunu anlasınlar, ne olduğunu dinlesinler beşerler.

“KÜRTÇE MİLYONLARCA KÜRT’ÜN DİLİDİR”

Arkadaş, Kürtçe milyonlarca Kürt’ün lisanıdır. Şunun ismini koyun artık. ‘Kürt sorunu falan yok’ diyorlar. İşte daha geçen hafta Meclis uygulamasında gördük, Kürt sorunu neymiş, ne değilmiş izledik. Biz, bu ırkçı, ayrımcı zihniyetin kesinlikle değişmesi gerektiğini söylüyoruz. Bunun için de bu sıkıntının ismini gerçek koymak gerekir. İşte bu sorunun ismi, Kürt problemidir. İşte biz, Kürt sorununu kesinlikle lakin tahlile ulaştıracağız.

KÜRT SORUNUNUN TAHLİL AÇIKLAMASI

Vatandaşlarımızın tüm haklarını şartsız, kuralsız, pazarlıksız derhal tanıyacağız. Hak talep edilmez. Pazarlık konusu edilmez. Devletin vazifesi, bütün bu hakları olduğu üzere tanımaktır. Biz, Kürt sıkıntısını görüyoruz, biliyoruz. Reddedenlerden değiliz. Kürt sorununun tahlilinin de yasal, demokratik siyasetten geçtiğini, geçeceğini pek iyi biliyoruz. Yasal demokratik siyaset, tahlil burada. Tahlili Meclis olarak gösterenler de var. Olabilir lakin keşke Meclis çalışsa. Bugünkü Meclis’ten siz neyi çözmesini bekleyeceksiniz ki? El kaldır, el indir. Ona nazaran oluşmuş bir profil var orada. Asıl bu milleti temsil eden, temsil gücü çok yüksek bir Meclis hakikaten tahlillerin iyi bir adresi olacaktır. Ortada bir sorun var ise bir sıkıntı var ise ilgili herkes ile görüşülmesi gerektiğini ve görüşüleceğini de herkesin bilmesi lazım. Sorun varsa konuşa konuşa çözeceğiz. Bu sorun, herkesi ilgilendiren bir sorundur.

DEVLET BURADA SORUNUN BİR KAYNAĞI

Kandan, gözyaşından beslenen hiç kimseye geçit vermedik, vermeyeceğiz. Bu sıkıntıda biz, devleti sorunun bir modülü olmaktan çıkarıp, devleti tahlilin bir modülü haline getireceğiz. Şu anda devlet burada sorunun bir modülü, sorunun bir kaynağı.”