Yargılandığı “Büyükada Davası”nda 2 yıl 1 ay mahpus cezası verilen insan hakları savunucusu Günal Kurşun, duruşmanın verdiği kararla “Rezillik paçadan aktı, biz de bunu itiraf ediyoruz” dediğini söyledi.

Büyükada’da 5 Temmuz 2017 tarihinde yaptıkları bir içtima nedeniyle Milletlerarası Af Örgütü Türkiye Bürosu Onursal Yöneticisi Taner Kılıç, eski yöneticisi İdil Eser ve üyelerinin de aralarında bulunduğu 11 insan hakları savunucusunun 15 yıla kadar mahpus istemiyle yargılandığı Büyükada Davası’na bakan İstanbul 35. Ağır Ceza Duruşması, 3 Temmuz’da kararını açıkladı.

Yargılama sonucunda Taner Kılıç hakkında 6 yıl 3 ay, Günal Kurşun, İdil Eser ve Tahassür Dalkıran hakkında ise 1’er yıl 13’er ay mahpus cezaları, başka insan hakları savunucuları için de beraat kararı verildi. Mahpus cezası verilen isimlerden biri olan Günal Kurşun, kararın kendileri açısından sürpriz olmadığını tabir etti. Kurşun, duruşmanın verdiği kararla “Rezillik paçadan aktı, biz de bunu itiraf ediyoruz” dediğini söz etti.

‘BU İŞLERLE UĞRAŞMAYIN’ BILDIRISI

Ceza alan hak savunucularının biraz daha bu davayla meşgul olacağını söyleyen Kurşun, “Karar memleketin geldiği hukuk anlayışı açısından üzücü, lakin biz hepimiz bu davayı çok evvelden zati kazanmış olduğumuz için, insan hakları savaşına kaldığımız bölgeden devam edeceğiz” dedi. Davayla tüm insan hakları savunucularına “Bu işlerle uğraşmayı bırakın” bildirisi verildiğini söyleyen Kurşun, her zamankinden daha fazla hak uğraşını yükselteceklerini vurguladı. Kurşun, insan haklarının artık herkese daha çok lazım olduğunun altını çizerek, “Bu devletin hakikaten insan haklarına dayalı, anayasal unsurların uygulandığı ve hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla çalıştığı bir mekan olabilmesi için, çocuklarımızın bir arada büyüyebilmesi için çalışmak gerekiyor” diye konuştu.

‘DAVADA IÇTIMA KONUŞULMADI’

Gözaltına alınma, tutuklanma ve yargılanma süreci boyunca kendilerine “Düşman ceza hukuku” uygulandığını tabir eden Kurşun, şunları söyledi: “Türkiye bir vadedir şirine gitmeyen, muhalif kısımlara bu uygulanıyor. Bize yapılan tatbikte pek çok ceza muhakemesi unsuru görmezden gelindi, pek çok hakkımız da ihlal edildi. Bunları yargılama sürecinde lisana getirdik lakin pek göz önünde bulundurulduğunu söyleyemem. Bu dava vadesince de Büyükada içtiması neredeyse hiç konuşulmaksızın, bizim ekonomik, toplumsal, kültürel geçmişlerimizin sorgulanıp yargılandığı bir davaya dönüştü. Bu durum da insan hakları savunucuları arasında elbette bir tereddüt yaratıyor lakin Türkiyeli insan hakları savunucuları bu türlü durumlara alışıktır, mücadeleyi o kadar kolay terk etmeyiz.”

‘İŞKENCEYE KARŞI DURMAYA DEVAM EDECEĞİZ’

Büyükada Davası’nın siyasi istikametinin neredeyse hiç olmayan bir dava olduğunu lisana getiren Kurşun, “Davada direkt insan hakları hareketine bildiri veriliyor, ancak bu arada kimse de Türkiye’deki yargının tarafsız ve bağımsız olduğuna inanmıyor. Azap ve istenilmeyen muamelenin bu iktidar periyodunda nicelik olarak azaldığını sevinerek tespit ediyorduk, maatteessüf son yıllarda tekrar artış gösterdiğini çabucak tüm raporlarda gözleniyor. Bizler de her zamankinden daha güçlü halde azaba karşı durmaya devam edeceğiz” sözlerini kullandı.

Bu bahiste topluluğun tüm kesitlerini insan hakları çalışmalarına ek vermeye davet eden Kurşun, “Hepimiz hukuk talep etmeliyiz ki hukuk gelsin. Sesimizi hukuk istemeyenlerden, anti-hukuk talep edenlerden daha güçlü çıkarmak durumundayız” dedi. (MA)

Gazete Duvar