Bir vakitler FETÖ’nün operasyon üssü olan Türk yargısı, yeni hizipleşmelerin odağında. Cemaatler, tarikatlar, çeşitli kümeler yargıda yine baş gösteriyor. FETÖ kumpası olduğu açıklanan Balyoz davası devam ederken, 28 Şubat davasında askerler tutuklanırken yargıdan tartışılacak kararlar geliyor. Son gündem, eski İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Kamil Erkut Güre ile ilgili. FETÖ üyelerinin tespit edilmesinde kullanılan ankesör aramasına takıldığı istikametinde savların amacında olan Başsavcı Güre, geçen hafta, HSK kararnamesiyle misyondan alınarak Yargıtay’a atandı. Kelam konusu tasfiyeyi, Hava Kuvvetleri’nden emekli olan ve kumpas davalarında gaye alınan eski Askeri hâkim Albay Üçok’a sorduk. Üçok, operasyonda “İstanbul Grubu” olarak anılan takımın parmağı olduğunu söylerken çok konuşulacak bir tezde bulundu. Üçok’un anlattığına nazaran, ismi Cumhurbaşkanı’yla anılan bir avukat, Güre’den CHP’li birtakım isimlere gözaltı operasyonu yapılmasını istedi. Başsavcı, bu talebi reddedince, operasyonda amaç olmasına giden süreç başladı. İşte Ahmet Zeki Üçok’un yargı içinden aktardığı kulisler:
– Son günlerde yargı içerisinde tekrar tartışmalar yaşandı. Bunun sonucunda İzmir Cumhuriyet Başsavcısı misyondan alındı, Yargıtay’a gönderildi. Sizce adalet kurumunda neler oluyor?
TSK’de yaşanan sürecin gibisi yargıda da yaşanıyor. 15 Temmuz sonrası nasıl TSK’de birçok tarikat, cemaat ve farklı yapılar ihraç edilen FETÖ’cülerin yerini almak için kıyasıya bir savaşa girişmişlerse birebiri yargıda da baş gösterdi. Yapılan ihraçlar sonucu meydana gelen boşluğu doldurma, mevzi kapma savaşları tüm suratı ile sürüyor. Yargı çok değerli tabi ki. Buradaki güç savaşları çok daha üst seviyede yapılıyor.
– İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Kamil Aykut Güre, Yargıtay savcısı olarak atandı. Bu atamanın başsavcı hakkında çıkan haberlerle bir ilgisi var mı? O da yargı içerisindeki bir yapının mı kurbanı oldu? Yoksa gerçekten FETÖ iltisaklı mı?
Yargının içerisinden FETÖ’cü üyelere oy vermiş savcı ve yargıçlar, FETÖ’cü savcı ve yargıçların kumpaslarını yasallaştıran savcı ve yargıçlar, çeşitli cemaat ve tarikat mensubu ve sempatizanı hâkim ve savcılar, bir de Başsavcı Güre’nin olayında ismi geçen kümeler var.
– İzmir Başsavcısının olayında Berat Albayrak’a yakın olduğu sav edilen İstanbul Grubu’nun ismi geçti. Bu küme, bir başsavcıyı vazifesinden aldırabilecek kadar güçlü mü?
Başında kim var bilmiyorum lakin size yargı etraflarından duyduğum bilgileri aktarayım. İki yıl kadar evvel Cumhurbaşkanı’nın avukatı olduğu argüman edilen bir avukat, Başsavcı Güre’nin telefonuna bildiri atıyor. Bildiride özet olarak, toplumsal medya hesaplarından Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettikleri sav edilen ve isimleri yazılı olan beş kişinin, cumhurbaşkanına hakaret cürmünden, sabaha karşı gözaltına alınarak, haklarında soruşturma açılması isteniyor. İnceleme yapılıyor. Olay, 2014 yılında, Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilmeden evvel meydana gelmiş. Hakaret ettiği tez edilenler, kabahat tarihinde 18 yaşından küçük, biri o gün prestijiyle İzmir CHP Vilayet Lider Yardımcısı.
– Size bunları Savcı Güre mi anlattı?
Mutlaka hayır. Ben bu mevzuyu Kamil Beyefendi ile hiç görüşmedim. Bu bilgiler yargı topluluğunda konuşulan ve birçok kişinin bildiği şeyler.
– Çok farklı, sonra ne oluyor?
Durum bu türlü olunca, Kamil Beyefendi, ortadan beş yıldan fazla mühlet geçmiş bu olayla ilgili olarak, cumhurbaşkanına hakaret cürmünün oluşmadığını ve şahısların cürüm tarihinde 18 yaşından küçük olmaları nedeniyle gözaltı yapmayacağını, CHP vilayet lider yardımcısının gözaltına alınmasının siyasi bir operasyon olarak anlaşılacağını ve bu türlü bir şey yapmasının Adalet Bakanı’nı çok sıkıntı duruma düşüreceğini iletiyor. Ayrıyeten o vakitler 10 başsavcı vekili var. Onları da odasına topluyor ve kendilerine bu türlü bir talep gelmesi durumunda yerine getirmemelerini söylüyor. Bu noktadan sonra İstanbul Kümesi denilen yapının maksadına oturtuluyor. Birinci olarak, geçen yıl, hâkim savcı kararnamesi öncesi, Diyarbakır’da başsavcı olduğu periyotta bir kuyumcu ile akçeli münasebeti olduğu argümanları piyasaya sürülüyor. Fakat doğrulanmıyor, bu nedenle misyondan alınmıyor.
‘FETÖ’CÜLER BAYRAM EDİYOR’
– Pekala, hakkındaki ankesörlü çizgilerden aranma tezi?
Evet, birinci olarak 2017 yılında gündeme getirilen ve gerek Adalet Bakanlığı gerekse HSK tarafından yapılan inceleme sonrası süreç yapmaya gerek görülmeyerek arşive kaldırılan bir olay. 22-26 Temmuz 2016 tarihlerinde ankesörden arandığı, 56-58 saniye konuşma yapılan HTS kaydı ve FETÖ itirafçısı bir şahsın, öteki bir kişinin kendisine başsavcının da toplantılarda yer aldığını söylediğine ait sözü, bu yılki hakim savcı kararnamesi öncesi tekrar gündeme getirildi. Bir sabah aniden Kamil Aykut Güre başsavcılıktan alınarak adeta cezalandırılmışçasına Yargıtay’a düz savcı olarak atandı.
– Sizce bu ne manaya geliyor?
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye Cumhuriyeti’nde en çok ankesör soruşturması yapan ve bu mevzuda en başarılı olan savcılıklarımızdan birisi. Ve buranın başsavcısı, güya ankesör nedeniyle misyondan alınmış üzere bir imaj yaratıldı. Açın bakın toplumsal medyaya, FETÖ’cüler bayram ediyor. Ankesör soruşturmalarına hiç kimse bundan daha büyük bir ziyan veremezdi. Sadece bu bahse dikkat çekmek için bu açıklamaları yapıyorum. Zati ağır aksak yürüyen FETÖ uğraşı var. Bir de bu türlü başı sonu düşünülmeden yapılan gereksiz şeylerle uğraş daha da güçleştirilmesin.
‘SAVCI VE YARGIÇLAR ÇOK ETKİLENECEK’
– Pekala, İzmir Başsavcısı’nı vazifeden aldırabilen bu yapı, başka hâkim ve savcılar üzerinde nasıl bir tesir yaratır?
Korkunç! Esasen kendilerini savunmasız ve garantisiz hisseden savcı ve yargıçların bu olaydan çok olumsuz etkileneceklerine hiçbir kuşkum yok. Ne diyecek artık küçük bir ilçenin savcısı ya da hâkimi? Koskoca İzmir başsavcısını devirenler bana neler yapmazlar diye düşünmeyecek mi? 15 Temmuz sonrası FETÖ’ye karşı kahramanca çaba eden Yargıda Birlik Platformu ile Türk hukuk tarihinin en karanlık periyodu sonlandırılacak, Türk yargısı hak ve adaleti tesis eden tarafsız ve bağımsız örnek bir sistem olacak derken, geldiğimiz bu durum beni kahrediyor.
Cumhuriyet
